Aşk ilişkilerinde “sınır” kelimesi genellikle kalplerin arasına örülmüş bir tuğla duvar gibi soğuk ve mesafeli bir şey olarak algılanır.
Aslında, sağlıklı kişisel sınırlar daha çok yarı geçirgen bir zar gibidir: HERE NEWS muhabirinin bildirdiğine göre iç dünyayı istiladan korurlar, ancak sevgi alıp vermenize de izin verirler.
Açık sınırların olmaması, duygusal birleşmeye yol açar; bu durumda partnerler, kendi duygularının nerede bitip diğerinin duygularının nerede başladığını artık anlayamazlar. Sevgililerinin ruh halinin sorumluluğunu üstlenirler, memnun etmek için kendi ihtiyaçlarını feda ederler ve sonunda muazzam bir kırgınlık biriktirirler.
Fotoğraf: Pixabay
Bu aşk değil, bir tür karşılıklı bağımlılıktır. “Hayır”, “bu benim için doğru değil” veya “Yalnız kalmaya ihtiyacım var” demeyi öğrenmek hem kendinize hem de ilişkinize saygı gösterme eylemidir.
Bu, kırgınlığın sessizce büyümesine izin vermeyen, kişinin sınırlarının dürüst bir ifadesidir. Size değer veren bir partner, bu kısıtlamaları bir reddedilme olarak değil, iç dünyanızla başa çıkma talimatları olarak kabul edecektir.
Pek çok insan, sınırlarını koruyarak zor görüneceğinden ve terk edileceklerinden korkuyor. Buradaki paradoks, güvenin yeşerdiği bir güvenlik atmosferi yaratan şeyin açık ve dile getirilmiş kurallar olmasıdır.
Belirsizlik ve aksaklıkların sürekli örtbas edilmesi çok daha iticidir. İlişki uzmanları, sınırların yalnızca belirtilmemesi, aynı zamanda tutarlı bir şekilde uygulanması gerektiğini vurguluyor.
Bir kavgada hakaretlerin sizin için kabul edilemez olduğunu söyleyip tekrar tekrar affederseniz, partnerinize sözlerinizin hiçbir anlam ifade etmediğini öğretmiş olursunuz. Eylemler her zaman ifadelerden daha gürültülüdür.
Kişisel deneyimlerime göre: Uzun bir süre çok sosyal partnerime, bir çalışma haftasından sonra kendimle baş başa yarım gün tam bir sessizliğe hayati derecede ihtiyacım olduğunu söylemekten korktum. Cesaretimi toplayıp bunu onu reddetmek olarak değil, sinir sistemimin bir ihtiyacı olarak anlattığımda, o sadece anlamakla kalmadı, aynı zamanda bu “kişisel zamana” değer vermeye de başladı.
Sınırlar, partneri belli bir mesafede tutmanın bir yolu değil, ortak bir rahatlık bölgesini tanımlamanın bir aracıdır. Şu soruyu yanıtlıyorlar: Kendimiz kalarak nasıl birlikte olabiliriz?
Bu, birbirine dokunmaya karar veren ancak birbirini özümsemeyen iki dünya arasındaki sürekli ve çok samimi bir diyalogdur. Güçlü ilişkiler, birbirleri olmadan yaşayamayan iki yarım tarafından değil, birlikte olmayı seçen iki bütün tarafından kurulur.
Ve bu bütünlüğün korunmasına yardımcı olan açık ve sağlıklı sınırlar, birliği bir kafes değil, herkesin kendi odasının olduğu ortak, geniş bir ev haline getiriyor.
Ayrıca okuyun
- Kimya neden kader değildir: tutkuyu uyumluluktan nasıl ayırt edebiliriz?
- Konfor Bölgemiz Neyi Saklıyor: Kırılganlık Korkusu Samimiyeti Nasıl Çalıyor?

